
Sosyal devlet olgusu gerekliliğini günden güne gösterirken bu kavrama biraz daha yakından bakmak ve tekrar hatırlamak istedik. Sosyal devlet nedir? Sosyal devletin ilkeleri nedir? Sosyal devlet anlayışının gerekliliği nereye dayanır? Sosyal devlet olan ülkeler hangileri? Gibi soruları yanıtladığımız yazımızı sizler için derledik…
Sosyal Devlet Nedir?
Sosyal devlet nedir sorusunu sormadan önce birkaç kısa paragrafla konuya giriş yapmak bu kavramı daha anlaşılır kılacaktır. Sosyal devlet kavramının doğuşu ve kendisini göstermesinden önce onun tarihsel dayanağı da bir o kadar önemlidir.
İnsanlar tarih boyunca bir arada yaşamış ve hayatını böylelikle sürdürmüşlerdir. Tarihin karanlık evlerinden beri kolektif bir şekilde yaşayan insanlar belirli toplumsal aşamaları da meydana getirmişlerdir. Avcı toplayıcı insanlar birlikte yaşamanın kurallarını çok erkenden fark etmiş ve bu ihtiyaca yönelik yaşam şartlarını da belirlemiştir.
Tarihin en uzun bu döneminde insanların birlikte yaşama duygusuyla geliştirdiği çözümler yerleşik hayatla birlikte ilk kent devletlerini de ortaya çıkarmıştır. Bu kent devletlerinde kolektif biçimde yaşayan insanlar yine ihtiyaç ve ikili ilişkilerden doğan sorunları yasalar inşa ederek çözüm bulmuşlardır.
Bu ilkel dönemlerin akabinde yerleşik yaşam ve devletlerin ilk şekillenmesinin ardından ise yasaların hem kişilerce konulup hem de kişilere uygulandığı insan-devlet ilişkisi kemikleşmiştir. Feodal döneme geçildiğinde ise devlet sınırları büyümüş hem kültürel hem dinsel yasalarla devlet genellikle otokrasiyle yönetilen hale gelmiştir.
Bu dönem ortalama bin yıllık bir süreci kapsamış olmasıyla beraber yeni doğan sanayi devrimi ve endüstri ilişkileri yeni devlet modellerinin önce fikirsel sonra da pratikteki karşılıklarını yaratmıştır. Bu pratiklerden birisi olan sosyal devlet anlayışı nedir? Birlikte inceleyelim…
Sosyal Devlet Anlayışı Nedir?
Sosyal devlet anlayışının ne olduğu kavramı aslında insanların henüz bir asrı tamamlamayan tartışmalarından doğmuştur. Sanayi devriminin ardından ortaya çıkan bireyleşme, kentleşme gibi tanımlar insanların yeni yasalar ihtiyacını da beraberinde getirmiştir.
Bireyleşen ve kentsel yaşam alanında yeni kimlik bulan halk kitleleri kısa sürede liberal ekonomi veya sosyalist ekonomi modelli devletler kurmuştur. Dünyanın birçok noktasında ortaya çıkan ulus devletler, cumhuriyet modelleriyle vücut bulmuştur. Bu durum ise sosyal devlet anlayışının ilk nüvelerini verecek olan zamanı ortaya çıkarmıştır.
Gelinen bu noktada en genel tanımıyla sosyal devlet nedir sorusunun cevabı ise; yurttaşlarının hem iktisadi hem de beşeri tüm yönlerden hak ve çıkarlarının birincil sorumluluğunu üstlenen devletler olmuştur.
Sosyal devlet anlayışının genel esaslarına göre devlet yurttaşları ayrım göz etmeksizin eşit, adil bir şekilde yasalara tabi tutmasıdır. Yurttaşlarını yasalarla idare edip organizasyonu sağlayan devlet güvenlikten başlayıp yaşamın tüm alanlarına dokunana kadar sorunları ele alan bir çözüm sağlayıcısı olmuştur.
Sosyal Devlet Olmanın Gerekliliği
Öncelikle burada karşılıklı bir ilişki olduğunu hatırlamakta fayda var. Sosyal devleti inşa eden insanlar, sosyal devletin imkanlarıyla yaşamını sürdüren aynı yurttaşlardan oluşmaktadır. Yurttaşlarına karşı sorumluluk sahibi olan devletleri, o devlet içerisinde yaşayan insanlar şekillendirmektedir.
Sosyal devlet olmak en temel alanda yaşamın birincil ihtiyaçlarına çözüm bulmakla başlayıp sonsuz sayıda ihtiyacın karşılanmasına kadar şekillenebilir.
Bu beşeri ihtiyaçlar pramidinde insanın yaşam haklarından başlayarak, sağlık ve güvenlik gibi temelde erişilmesi hak olan talepleriyle şekillenen sosyal devlet gerekliliklerini yine bu doğrultuda genişletmektedir. Bu sosyal devlet olma gereklilikleri elbette sonsuz özgürlük içeremez çünkü gerektiğinde müdahele, düzenleme, girişimcilik gibi görevleri onun da varlığını şekillendirmektedir.
Sosyal devlet anlayışındaki bu yönetim mekanizması liberal görüşlerde müdaheleci ve özgürlüğü kısıtlar nitelikte diye yorumlanır iken sosyalist ekonomi modelli ülkelerde ise bu sistemin eksik bulunduğu dile getirilmiştir.
Kapitalizm Çıkmazında Sosyal Devlet İhtiyacı
19. Yüzyılda ortaya çıkan yeni devlet modelleri fikriyle beraber 20. Yüzyılın ortalarına kadar süren savaşlar arasında sosyal devlet anlayışı her iki modelin de birtakım özelliklerine haiz biçimde şekillenmiştir. Sosyal devletler cumhuriyetlerin kurulduğu yıllarda henüz yeni yeni vücut bulurken, kapitalizmin yarattığı krizleri gören devletlerde ihtiyaç olarak ortaya konmuştur.
Sanayi devriminin öncüsü olan Avrupa devletlerinde de kapitalizmin gelişme yasalarındaki krizler bu devlet modelini ihtiyaç olarak meydana getimiştir. Dünyanın modern döneminde ilk defa karşılaştığı küresel salgın krizinde (korona) ise devlet ile insan ilişkisinde sosyal devletin ihtiyacını bir kez daha gözler önüne sermiştir.
Dünyanın neredeyse her ülkesinde gıda, barınma ve güvenlik sorunlarıyla beraber başta sağlıkta yaşanan talepler sosyal devlet anlayışının ihtiyacını kuşkusuz bir kez daha hatırlatmıştır.
Sosyal Devlet Anlayışı Olan Devletler
Sosyal devlet anlayışı olan ülkeler bahsettiğimiz gibi kapitalizm krizlerini neden olduğu ülkelerde çıkmakla kalmamış birçok ulus devlette de örnek model olarak uygulanmıştır. Ayrıca Avrupa kıtasının ötesinde yeni filizlenen Amerika Birleşik Devletleri’nde ise bu model kapitalizmin varlık krizlerine rağmen hiç uygulanmamıştır.
Sosyal devlet nedir dediğimiz yerde bugün Avrupa ülkelerindeki uygulayıcılar iyi bir örnek olarak gösterilmiştir. Bunların başında Almanya, Fransa, Norveç, İsveç, İsviçre, Finlandiya, Danimarka gibi ülkelerde sosyal devlet anlayışı rayına oturmuş bir uygulamada seyretmektedir.
Ortak bir sosyal devlet ilkesi veya uzlaşısı olmasa dahi bahsi geçen devletler birçok alanda birbiriyle yarışır nitelikte yurttaşlarına hizmet vermekte ve kendisini yenilemektedir.
Türkiye Sosyal Devlet Midir?
Sosyal devlet nedir sorusu her toplumda farklı şekilde karşılık bulmasıyla beraber ülkemizde de son yıllarda gündemde olan bir konudur. Türkiye sosyal devlet midir? sorusu veya Türkiye’nin sosyal devlet anlayışı her zaman tartışma konusu olmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu andan itibaren dünyanın yeni ekonomik çatışma alanı olan kapitalizm-sosyalizm arasında denge siyasetini korumaya çalışmıştır. 1924 Anayasasında sosyal devlet olgusu yer almamasına karşın bu yıllarda Avrupa’daki ülkelerde de bu kavram anayasalarda görülmemiştir.
Buna karşın Türkiye Cumhuriyeti dünyanın girdiği ekonomik model arayışlarında korporatist bir çizgide varlığı sürdüregelmiştir. Türkiye’nin bu çizgideki tutumu sosyal devlet anlayışını aslında kurulduğu andan itibaren destekler niteliktedir.
Sosyal devlet ilkesi ilk kez 1961 Anayasası ile yer almış olup 1982 Anayasası’nda kendini korumuş ve bu ibare devletin tanımlasında günümüze kadar yer almıştır.
Türkiye devleti sosyal devlet olmanın gerekliliklerini sağlık, eğitim, güvenlik alanlarında birçok ülkeden daha iyi bir şekilde sürdürmektedir. İlköğretim, lise ve üniversitelerin ücretsiz eğitim programında yer alması, yurttaşların sağlık sorunlarının devlet tarafından karşılanması açısından dünyadaki birçok ülkeyi geride bırakmıştır.
Bunların yanı sıra 1961’den sonra ülkemizde oluşan sendikal haklar, meslek odaları yine sosyal devlet anlayışının şekillenmesinde büyük rol oynamıştır.
2000 yılından sonra hem dünyada hem de bunun etkisiyle ülkemizde şekillenen neo-liberal politikalar sosyal devlet algısını değiştirmektedir. Ancak bu neo-liberal etkiye rağmen ülkemizdeki sosyal devlet anlayışı ilkelerinin birçok ülkeye göre hâlâ korunduğunu söyleyebiliriz.
Sosyal devlet nedir, sosyal devlet anlayışı ve ilgili terimler için internetteki ilgili sayfalara da göz atabilirsiniz.
Benzer Yazılar
Daha Fazla Makale