Şirketler, Ar-Ge Bütçeleri ve Üniversiteler

Üniversitelerle ilgili size bu köşeden çok belki onlarca yazı yazmışımdır. Her yazımda üniversitelerin toplum için ülkeler için ne ifade ettiğini anlatmaya çalıştım. Her yazımda üniversitelerin aslında birer yüksek lise olmaması gerektiğini ifade etmeye çalıştım. Çünkü bütün dünyada özellikle de gelişmişülkelerde üniversiteler toplumun, ekonominin, sosyal yaşamın dinamiği haline geldi. O yüzden bugün sizlere üniversitelerle iş dünyası ilişkisini farklı bir pencereden yazmak istiyorum. Bunu yazarken de amacım varolan ama kullanmadığımız bir kaynağı anlatmak.
Şimdi bir düşünün Türkiye’de irili ufaklı ar-ge bütçesi olan binlerce şirket var. Bu şirketler bu ar-ge bütçelerini nasıl kullanıyor bununla ilgili bir araştırma maalesef bulamadım. Ama tek tek araştırdığımda Ar-ge bütçelerinin toplamının Türkiye’de kamu ve vakıf bütün üniversitelerin yıllık giderlerinde fazla olduğunu söyleyebilirim. Anlayamadığım şirketlerin ar-ge bütçesi ayırmasının sebebi yenilik ve inovasyon sağlamak , peki üniversitelerin varlık amacı da bilgi üretimi ve inovasyon ise neden şirket bütçeleri üniversitelere gelmez de üniversiteler kamu kaynakları ile giderlerini karşılar. Düşündüm ve burada bir terslik olduğunu anladım. Bu açıdan hem üniversitelere hem şirketlere hem de aracı olması gereken devlete bir çıkış yolu sunmaya çalışacağım.
* * *
Olması gereken eğer şirketlerin ar-ge bütçelerinin üniversitelerde kullanılması ve bu yolla hem kamu kaynaklarının daha doğru kullanılması sağlanabilir. Hem de bu yolla üniversitelerle şirketler arasında bir işbirliği sağlanabilir. Bu da üniversitelerin daha inovasyona dönük, daha üretken ve daha verimli çalışmasını sağlayabilir.
Bu açıdan bu sistemi çalıştıracak tek yol bilim sanayi ve teknoloji bakanlığının şirketlere garöntör olarak “gelin ar-ge bütçelerinizi üniversitelere verin ben verdiğiniz bütçelerin karşılığına kefilim eğerüniversite çalışıp size istediğiniz çalışmayı vermezse ben garöntör olarak zararınızı karşılarım” demeli. Üniversitelere de ” istediğiniz kadar ar-ge bütçelerine talip olabilirsiniz ben sizin bu çalışmalarda destekçiniz olacağım” demeli. Böylece ülkemizde şirketlerin kullanmaya çalıştığı ama kullanamadığı veya bazen Ülker örneğinde olduğu gibi yurtdışında değerlendirdiği ar-ge bütçeleri üniversiteler için bir kaynak haline dönecek, böylece ciddi bir inovasyon, patent yaratılmış, üniversitelerin ise hantal yapısı yerine hesap veren ve üreten kurumlara dönmesi sağlanacaktır.
İşte bütün iş bu sistemi kurmakta sistemi kurmak iki yapının şirketlerin ve üniversitelerin birbirine karşı güven ve sistem sorununa garanti sağlayacak bir yapı ile mümkün olacaktır. Buyrun bu yapıyı kuralım biz de ABD üniversiteleri gibi ülkemize sadece ders anlatan yapılar değil ülkenin kaderini değiştiren üniversiteler olalım.
TURGAY POLAT

üniversiteler özelleştirilmeli ve aynı zamanda öğretim görevllileri de bağımsız olarak denetlennmeli.. ÇOK Gözde bir üniversitede master ve doktorra yaptım,buna rağmen ders aşamaları tam bir hezeyan.körler sağıırlar birbirini ağırlar. Hocanın alakasız masallarını dinle mecburen.her iki öğrenimimde de Tek bir uygulama yapmadan master ve doktorayı bitirdim düşünebiliyor musunuz.şiir ezberler gibi sayısal bir bölümden doktora yapıp çıktım.
BİR AN ÖNCE ÖĞRETİM GÖREVLİSİ ÜZERİNDE DE ETKİLİ YAPTIRIM GÜCÜ OLAN, AKADEMİK KADROLARDA KÖKTEN DEVRİM NİTELİĞİNDE REFORMLAR YAPILMALI.
HATTA AVRUPADAN BAŞARILI SİİYASET DIŞI KALMIŞ AKADEMİSYENLER,BİLİM ADAMLARI GETİRİLEREK REKTÖR VE DEKAN OLARAK SİSTEM OTURUNCAYA KADAR GÖREVLENDİRİLMELİ.
BU TÜRK AKADEMİSİ VE SİSTEMİYLE İNANIN BU GÜZEL ÜLKE BİR KARIŞ DAHİ İLERLEYEMEZ.
ÇÜNKÜ SİSTEMİN TÜM ELEMANLARI PARA KAZANMAYI,İŞTEN KAÇMAYI,AZ İŞ ÇOK PARA FELSEFESİNİ İLK SIRAYA OTURTTURMUŞ İŞ AHLAKIMIZ YOK YOK YOK!