Bilim İnsanı Arttı, Bilim Yerinde Saydı

Bilimsel veriler, Türkiye’de bilimin bir arpa boyu yol alamadığını gösterdi. 2008 yılında 100 bin akademisyen 22 bin makale yayınlarken 2014’te 141 bin akademisyen yine 22 bin makalede kaldı.
Bilimsel yayın alanındaki son veriler, Türkiye’de bilimin geldiği durumu gözler önüne serdi. Verilere göre, üniversite ve akademisyen sayısı hızla artarken bilimsel yayın sayısı yerinde saydı.
BURAK KILIÇ
Türkiye’nin bilim üretim karnesi, Milli Eğitim karnesinden de kötü çıktı. Art arda yapılan yatırımlarla üniversite sayısının artırılması, öğretim üyesi yetiştirme programlarıyla akademisyen sayısının yükseltilmesi de bilimdeki kötü gidişi durdurmadı. Bilimsel veriler, büyümenin sadece bina yapmakla sınırlı kaldığını gösterdi.
YÖK İTİRAF ETTİ
Türkiye’nin gelişmesi için en önemli lokomotif olması gereken üniversitelerin düştüğü durumu Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkan Danışmanı Prof. Dr. Mustafa Safran, geçtiğimiz hafta katıldığı bir programda itiraf etti. Safran, bilim insanları tarafından yayınlanan makale sayısının 22 bin dolayında olduğunu ve bunun en az iki katına çıkması gerektiğini söyledi.
ÜNİVERSİTE SAYISI 199’A ÇIKTI
2002 yılında Türkiye’de 76 üniversite vardı. ‘81 şehre 81 üniversite’ projesiyle büyük yatırımlar yapıldı. 2012 yılında üniversite sayısı 168’e, 2015 itibariyle de 199’a yükseldi. Ancak birçok bölümde akademisyenin olmaması sebebiyle eğitim kalitesinin olumsuz etkilendiği eleştirileri yapıldı.
AKADEMİSYEN SAYISI 143 BİN OLDU
Bunun üzerine Öğretim Üyesi yetiştirme Programı (ÖYP) başta olmak üzere hoca sayısını artırıcı projelere başlandı. Akademisyen sayısı 2002 yılında 76 bin iken 2015 itibariyle 143’e yükseldi. Ancak bu kez de hızlı büyüme sebebiyle hoca kalitesi sorun oldu. YÖK, ÖYP programlarını gözden geçirme kararı aldı.
41 BİN KİŞİ NE YAPTI?
Ancak bilimsel yayın ve makale sayısı yerinde saydı. 2005 yılında 84 bin akademisyen 17 bin makale üretirken 2008’de 100 bin akademisyen 22 bin makale yayınladı. 2014’te 141 bin akademisyenin yine sadece 22 bin makale yazdığı ortaya çıktı.
YIL AKADEMİSYEN SAYISI MAKALE SAYISI
2006 89 bin 16 bin
2008 100 bin 22 bin
2010 111 bin 25 bin
2012 130 bin 20 bin
2014 141 bin 22 bin
Kaynak: Meydan Gazetesi
ben üniversitede 5 yıl çalıştım, gelen öğretim görevlilerin %95 saftırik..bir ara parazalama dersine girdim, hoca klasiklerin pazarlama anlayışını güya anlatıyordu, iki saçma cümleyle geçiştirdi ve eklemek isteyen var mı dedi ben de kalktım dersi anlatım ve son olarak klasiklerin anlayışı “bırakınız yapsınlar bırakını etsinler” anlayışı hakim olduğunu söyledim.Yeminle hoca bu cümleyi anlamadı, oysa cümle bütün kitaplarda mevcuttur.böyle hocalar dolu, tabi süper hocalarımız da vardır, haklarını yememek lazım.
Valla çok az bir kesimi kapsayan istisnai hocalar dışında hemen hemen hepsi doçentliği hatta yardımcı doçentliği garantiledikten sonra bilimden elini eteğini çekiyor ve asistanına kendi egosunu tatmin etmek için akla gelmedik işler yaptırıyor. Asistanlarına çay servisi yaptıran hocalar duyuyorum. Öncelikle bilimin geleceğinin gençler olduğunu YÖK’ün anlaması ve artık her seçimden önce araştırma görevlilerinden bahsedip, konuyu gündeme getirip, ardından yıllardır ertelenen 50/d sorununun çözülmesi gerekiyor. Yayınmı istiyorsunuz? Var. Ve araştırın bakalım bu yayınları OYP lilermi, 33/a larmı yoksa 50/D lilermi daha çok yapmış? Ayrıca doktora öğrencileri öğrenciyken isterse 50 tane yayın yapsın ne işe yarıyor ki? Doçentlik için doktora sonrası olma şartı aranıyor yayınlarda. Peki doktoradan sonra yardımcı doçentlik kadrosu açılmayan fakültelerin durumunu düşünüyor mu birileri? 50/d li doktoradan sonra işsiz kalacak evinde oturduğu yerde bir ev laboratuvarı kuracak (imkanı varsa uygulamalı bölümler için konuşuyorum) parasız pulsuz yayın yapacak, şansı yaver giderde kadro açılma durumu olursa ki bu işlerin nasıl olduğunu akademisyenler iyi bilirler,ondan sonra doçentliğe başvuracak. Sorarım size niye yapsın?Sorarım hocalarım niye yapsın?Hangi araştırma görevlisine yayını çok diye ödül verdiniz? Hangi araştırma görevlisini çok çalışıyor diye taktir ettiniz?Buraya kadar yayın sayısına cevabımdı. Siz hala makale sayılarıyla ölçüyorsunuz bilimi.Yine yanlış politika, yine yanlış bakış açısı. Yazık..
Bu durumun tek sebebi öğrenci sayısındaki artıştır. 2006 yılında toplam 2 milyon civarında üniversite öğrencisi varken günümüzde bu sayı 4 milyonu bulmuştur. Oysa öğretim elemanı sayısı aynı oranda yükselmemiştir. Üniversitelerde hocalar ders vermekten bırakın bilimsel yayın yapmayı kafalarını kaşıyacak zamanı bulamıyorlar. Hepsi değil ama büyük bir kısmı da bilimsel yayın yerine ders alıp ek ders ücreti kazanmayı tercih ediyorlar. Dikkat ederseniz yeni açılan taşra üniversitelerinin çoğunda örneğin tarih bölümünün çok yüksek kontenjanları ve ikinci öğretimleri vardır. Bu bölümlerin ihtiyaç için değil hocalar para kazansın diye açıldığı aşikar.
Bu ne ya
sayiya gore mi degerlebdiriliyor hayla yayinlar.bu hayla mantalitenin değişmediğini gosteriyir ve alinan o kadar arastirma gorevlilerine proje yazamazsin doyende yok nasil oluyirda yayon bekliyor.
En az 6 senesi var alinan kişilerin yayin yaomasi icin.
İnsanın ‘imkan verildide biz mi yayın yapmadık’ diyesi geliyor. Baş belası yabancı dil ile uğraşıp, gereksiz bir ton iş yapıp nasıl bide makale çıkması beklenebilirki.
Devam, temel bilimleri bitirmeye devam. Salak suluk bölümlere yüzlerce akademisyen doldurmaya devam. Öypde fiziğe kimyaya 0 kadro açmaya devam. Tablo tabiki bu olacak. Şaşırdık mı ? hayır !
saçma sapan bölümlere harcanan parayla temel bilimlere calısma alanı acılsa türkiye bilimde herşeyi 2 ye katlar. Hersey sadece makale sayısı degildir ey yök! Temel bilimlerin yok edildigi bu canım ülkemde Makale sayısının yarıya düşmediğine sevinmelisin….
araştırma görevlisi atamalarından kaynaklı bir fazlalık. ama araştırma görevlilerine angarya iş veriyorlar araştırma yapamıyor çocuklar. dolayısıyla doğal bir sonuç. ancak 5 yıl sonra yayın sayısı artar. şuan angaryayla ve mobingle uğraşan araştırma görevliler vahşi doğaya karşı koyup, doğal seleksiyondan geçip yardımcı doçent olabilirlerse 🙂 yayın sayısı artar.
Evet bilim insanları bilim dışında her şey ile uğraştırılıyor. Örn. Hiçbir işe yaramayan ve hiçbir ülkede olmayan yabancı dil belası, doçentlik önüne konan zorunlu kriterler (kriteri sağlayan başka bir iş yapmıyor), idarecilerin keyfi olarak bazı projelere destek vermeleri bazılarına hiç vermemeleri, akademisyenleri gereksiz yere ya yoğun ders yüküyle yada gereksiz işlerle uğraştırmaları vs bu sonucu doğuruyor. Akademisyenlik gönül işidir zorlamayla olmaz. Aynı zamanda geçim sıkıntısı da çekmemeli. Akademisyenlerin çoğu özel sektörde danışmanlık ve ticari işlerle uğraşıyor, gerçekten bilimle uğraşan çok az..