2016 Ekim’den İtibaren Geçerli Doçentlik Başvuru Şartları Yayınlandı

2016 Ekim başvuru döneminden itibaren geçerli olacak Doçentlik Başvuru Şartları.
Doçentlik unvanının iktisabı için aranan özgün bilimsel çalışmalara ilişkin asgari ölçütler, Üniversitelerarası Kurul tarafından, her bir alan göz önünde bulundurulmak suretiyle belirlenir ve her yıl Ocak ayında güncellenmiş olarak Yükseköğretim Kurulunun internet sitesinde yayımlanır. Bu ölçütler, en erken yayımı tarihini izleyen ikinci dönemde yapılacak olan doçentlik başvurularında dikkate alınır.
Yeni doçentlik kriterlerinde anlayamadığım çok sayıda konu var. Örneğin
Ulusal kitap editörlüğüne puan verilmemiş. Ulusal ve Uluslar arası sempozyumlarda sözlü sunuma puan verirken basılı bildirilere puan vermemiş. Kriterlerin yeniden revize edilmesi gerekiyor bence. Umarım birileri sesimizi duyar. saygılarımla
alan indeksi ne demek tam olarak tanımlayabilen var mı acaba? ülkemiz dergilerinden örnek vererek
Doktora öncesi yapılan bir makale doktora sonrası atıf alırsa, puanı doktora sonrası kapsamı içinde mi değerlendirilir
Doktora sonra alınan atıflar doktora sonrasına doktora öncesi alınan atıflar ise doktora öncesine sayılacak
Fakat doktora sonrası gelen atıflar doktora öncesi yapılan çalışmadan ise buradan en fazla 10 puan alınabiliyor “Mühendislik temel alanında başvurulan doçentlik bilim alanı ile ilgili olarak aşağıdaki
çalışmalara verilen birim puanlar esas alınmak suretiyle; en az doksan (90) puanının
doktora unvanının alınmasından sonra gerçekleştirilen çalışmalardan elde edilmiş olması
kaydıyla” diyor.
atıf puanları makaledeki yazar sayısına göre bölünerek mi hesaplanacak anlayan var mı
atıf ve sözlü bildirilerde her ikisi içinde puanlar yazar sayısına bölünecek
atıf ve sözlü bildiriler için toplam puan yazar sayısına bölünür diye bir ibare bulamadım örneğin bu ibare patentte var siz nerede gördünüz bu ibareyi
Somut, ölçülebilir ve net kriterler olsun. Jüri üyelerinin insafina anlayışına yorumuna yer kalmamalıdir. Sözlü Saçmalığı kalkmalidir.
Çok mu zor. Adil, eşit, Kimsenin hakkı yetmeyen, YDS ve sözlü sınavın kaldırıldığı bir yöntem. Çok mu zor
Bunu neresi adil! Doktora tezi kapsamında ve tez savunmasından önce iyi araştırma yapmış genç bilim insanlarına ceza da verseydiniz ya… Örneğin, bilimle uğraşmasını hayatı boyu yasaklamak gibi…
Kriterlerin ilanından sonra en az 2-3 yıllık geçiş süreci olmalıydı. Kriterlerin zorlaşmasına ramen hala bazı kişilerin burada impakt faktörü’de hesaba katılmalıydı israrını anlamakta ayrı bir paradoks. Arkadaşlar % kaçımız iyi bir bilimsel çevrede yetişip, kaliteli çalışmalar yapacak imkanların bulunduğu yerlerde çalışıyoruz? Aziz Sancar ın ekibinde bulundukta çalışmadıkmı, çalışma alanımıza uygun laboratuvar kurma imkanı vardı da kurmadıkmı, yada ODTÜ, Boğaziçinde vb. bir yerde çalışıyoruzda hakkınımı vermiyoruz? Üniversiteye genel olarak her asistan iyi bir bilim adamı olmak hayaliyle başlar, fakat hayat bu herşeye mukdedir değiliz, bazan işler hayalimizdeki gibi gitmez. Memleket gerçeklerinide mutlaka göz önünde bulunduralım, bencil olmayalım, empati kuralım lütfen!
Sevgili hocam onca ugras verip 1 yilda ancak tamamlayip ssci da cok onde gelen bir dergide yaptigimiz yayin bosa mi gitsin. Empati dediginiz bu mu? Turkce makale yapan da gecsin docentligi, sci-ssci yapan da. Ama herkese harcadigi emegin karsiligi verilsin. Impact factor bu yuzden onemli.
Altan Bey size katılıyorum. Yayından çok yayının kalitesi önemli olmalı bence de. Çünkü aynı düzeyde emek harcanmıyor. Sıradan düşük impaklı bir dergiye 4 ay emek veriyorsanız diğerine 1-2 sene emek veriyorsunuz. Amaç bilimsel kaliteyi arttırmak ise en önemsenmesi gereken konu bu hatta.
Öte yandan doktora öncesi doktora sonrası ayrımın amacını hala anlayabilmiş değilim. Her kararın her yönetmeliğin bir amacı vardır. Ülke çıkarlarına hizmet etmesi beklenir. Bu olayda ise doktora öncesi yüksek kalitede bir çıktı alındı ise (örneğin çevremde patent alanlar, Nature’da yayın yapanlar oldu) bunu değerlendirmeye almamanın ülkemize ve akademisyenlerimize ne gibi bir faydası bulunacak? Mantığı bir türlü anlayamadım. Açıklayabilecek olan var mı?
Impact Factor bir derginin kalitesi üzerine yorum yapabilmek için gerekli olduğu gibi bir derginin kalitesini de direk olarak göstermez. Aynı kalite de iki derginin impact factor leri çok farklı değerler de olabileceği gibi kaliteleri birbirinden çok farklı iki derginin impact faktörleri birbirine yakın olabilir. Bu nedenle impact factor lerinin doçentlikte puanı etkilemesi oldukça yanlış olacaktır.
İmpakt faktörün dikkate alınmamasını istiyorsunuz. Güzel mazeret de veriyorsunuz. Türkiye şartlarında başvuruda bulunanların yaptığı yayınları impakt faktörlerine göre değerlendirmek ve ona göre sıralamak size niye dokunsun, değil mi? Yapılmasını istediğimiz budur. Yurt dışında akademik ilerleyiş yapabilmenin çok çalışkanlık ve üretkenlik gerektirdiğini çok iyi biliyorum. Biz kendi şartlarımızda daha üretken ve daha iyi çalışanlara öncelik vermeye çalışalım. Verilen emeğe saygı da empati de budur.
Çok haklısınız… Başkasının bizim makalemizi okuyup okumaması bir yana zaten çoğu kişi çalışmalarımızdan aldığını biraz değişiklikle kaynağa atıf yapmadan yazıyor. Biz bunları nasıl takip edeceğiz? Diğer taraftan tez öğrencisi alma tamamen üniversite yönetiminin inisiyatifinde ve keyfi. Bu noktalarda büyük hata var.
Teze yapılan atıflar kabul ediliyor mu?
Bir de Anadolu’daki küçük üniversitelerde Master ve Doktora yoksa 10 puan ceza mı verilmiştir. Bu okullarda hoca bulmak büyük sorunken ve çoğu zaman bölümle ilgili işlerin yanında 20-30 saat derse girmekle geçiyorken, bu düzenleme Anadolu”daki okulların akademisyen bulma sorununu derinleştirmeyecek mi?
Merhaba,
Şu an için puanım fazla bile… Ama açıkçası ülkem için üzüldüm. Dergilerinin impact factor’unun dikkate alınmaması önemli bir eksikliktir. Nitelik değil nicelik ön plana çıkarılmış. Umarım yeni revizyonlarda düzelir…
Defalarca ÜAK şartları değiştiriyor ancak tatmin edici bir sonuç elde edilemedi. bu soruna ciddi bir şekilde el atılmalı. en önemli çözülmesi gereken şart SÖZLÜ sınavın kalkmasıdır.
atıf zorunlu bir kriter olamaz…çünkü atıf akademisyenin elinde olan birşey değildir..çok spesifik bir alanda çalışmış bir kişi napıcak? kimse o konuda çalışmıyorsa yıllarca atıf almayı mı bekleyecek? çevresi olanlar eş-dost-ahbablarından atıf ricasında bulunacak! aman ne bilimsel bir tutum! ama sistem buna mecbur ediyor insanları…atıfın zorunlu olmaktan çıkarılması gerekiyor…bu kriterleri hazırlayan kişilerin kaçının SCI, AHCI, alan indeksi ve atıfları var merak ediyorum….sonra sosyal bilimlerde ULAKBIM şart olmuş AHCI, SCI olsa da olur olmasa da! Bu bile yine birilerine özel kriterlere işaret ediyor!!!!!
Doktora sonrası yapılan yayınlarda receive tarihine mi dikkat edilecek yoksa doktora sonrasındaki tarih de yayın yapmak yeterlimi bu konuda fikri olan var mı acaba?
Başta sözlü sınav kalkmalı. aşağıdaki şartları sağlayan herkes doçent olmalı
1- tüm akademik süre boyunca yapılan (Doktoradan önce ve sonra ayrımı yapılmadan) bilimsel çalışmaların dikkate alınmalı
2- YDS gibi yabancı dil sınavları (uluslararası kitap veya kitap içi bölüm yazarlığı varsa yabancı dili vardır anlamına gelebilir) doçentlik sınavı, jüri kaldırılmalı
3- kayırmacılığı engellemek için;sınavların yerine uluslararası indekse giren dergilerde kendisinden ünvanı yüksek yazarlarla özellikle danışman hocası olmadan en az üç yayın yapmak. Tabiki dergiler parasız olmalı
4- Belli bir yıl (en az 10 yıl ) akademik olarak çalışmış olmalı.
defalarca ÜAK şartları değiştiriyor ancak tatmin edici bir sonuç elde edilemedi. bu soruna ciddi bir şekilde el atılmalı. en önemli çözülmesi gereken şart SÖZLÜ sınavın kalkmasıdır. bunun içinde kısa öz net açık yukarıda bahsi geçen 4 madde gibi kriterler konmalıdır.
1- Üniversite lisans, yüksek lisans, doktora gibi dersleri anlatmadan 2 yıl çalışmak kriteri karşılamak için yeterliyken, diğer sağlık kuruluşunda çalışan için böyle bir durum söz konusu değil, nasıl oluyorda bir tabela değişikliği bu kriter için yeterli görülebiliyor…
2- üniversite dışındakiler doçent olmasın diyemedikleri için, ustaca hazırlayıp aynı manaya gelen koşullar getirilmiş,
3- poster, editore mektup, derleme gibi bilimsel çalışmaların bir karşılığı yok…
Bunu hazırlayanlar gerçekten çok saçmalamış. Yaa arkadaş Uluslararası Bilimsel Toplantının tanımı yapılmış, neymiş konuşmacıların en az %40-ı düzenlenen ülke dışından olması diye, yani yurt dışına bilimsel toplantıya gideceksin, sonra da orda ülke dışından ve ülke içinden katılanları sayacaksın. Gerçekten çok çok saçma.
Adil ünvan için doçentlik kriterlerinde şunlar olabilirdi
1- tüm akademik süre boyunca yapılan (Doktoradan önce ve sonra ayrımı yapılmadan) bilimsel çalışmaların dikkate alınması
2- YDS gibi yabancı dil sınavları, doçentlik sınavı, jüri kaldırılmalı
3- kayırmacılığı engellemek için;sınavların yerine uluslararası indekse giren dergilerde kendisinden ünvanı yüksek yazarlarla özellikle danışman hocası olmadan en az üç yayın yapmak. tabiki dergiler parasız olmalı
4- uluslararası kitap veya kitap içi bölüm yazarlığı varsa yabancı dili vardır anlamına gelebilir.
5- patent, bilimsel buluşu haricinde belli bir yıl (en az 10 yıl ) akademik çalışma yapmış olmalı.
6- Danışmansız doktora öğrencileri yayın yapamaz anlayışına son verilmeli. uluslararası bilimsel nitelikli dergilerde lisansüstü öğrenci iken danışman hocasız, kendi tek başına yayın yaptı ise görmezden gelinmemelidir. hatta ödüllendirilmeli. Danışman: lisansüstü öğrencilerin TEZ konusunda yardım eden yol gösteren öğretim üyeleridir.
EAH basasistanlar ne olacak? Ders verme nasıl olacak? Biz zaten haftalik toplantulardasunum yapiyoruz. Bu onlarami sayilacak?
bu zamana kadar doçent olanlar la bundan sonra olacaklar arasına bu kadar uçurum fark koymaları çok saçma
Kaliteyi arttıralım derken yine saçmalamışlar.
1. Tübitak projelerinde sadece yürütücü olursanız puan var, araştırmacı olana O puan. 25 bin Tl bütçeli bir hızlı destek projesi almak ile 2.5 milyon TL bütçeli tübitak projesi almak aynı puanı getiriyor. Bir projeden alınacak puan sadece 6 iken tek yazarlı yayından alınacak puan 20. Kısaca proje filan yapmayın boşuna sadece yayın yeter demişler.
2. impact faktörü 10 olan bir dergi ile 1 olan bir dergi aynı kefeye konmuş. Buda ayrı bir saçmalık.
3. Kamu kurumlarında yada özel sektörde arge personeli olarak çalışan doktoralı insanların önü kesilmiş. çünkü ders verme zorunluluğu getirilmiş. Buda ayrı bir saçmalık.
4. Bütün bunlar olurken jürinin rolü belirtilmemiş. Jüri 100 puanı tamamlamış birini yeterli değil diyerek dosyadan yinede bırakabilecekmi eskisi gibi? Eğer böyleyse bütün bu oyunlara ne gerek var? Jürinin saçma sapan bir sözlü sınav ile adamına göre muamele dönemi ne zaman bitecek?
Kısaca daha adaletsiz bir sistem karşımızda. Yazık çok yazık… BEN YOKUM DİYORUM… Size iğrenç ve sadece torpilli olana işleyen akademik sisteminizde başarılar…
Valla yerden göğe kadar haklısınız…özellikle Impact Factor (IF) olayında…puanlar dergi sayısına göre değil
toplam IF sayısının belli bir yüzdesi alınarak hesaplanabilirdi. Bu bir doçentlik sınavı ve ders verme zorunluluğu neden var, yakında KPSS puanı da isterlerse hiç şaşmam. Hiç adaletli değildi. 2015 teyiz ve gelinen nokta çok hazin. Ve hiçte adaletli olacağa benzemiyor.
Ben devlette çalışıyorum. Neredeyse her kriteri karşılıyorum ama bir dönem ders verme kriteri getirilmiş. Pardon ama hani devlettekilere docent profesör olma yolu açılacaktı. Ben nerede nasıl ders vereceğim. Elveda akademik kariyer lanet olsun böyle kriterlere…
Kriterler arasında 2 yıl öğretim elemanı olarak çalışma yada ders verme zorunluğu var. En azından Araştırma Görevlisi olarak daha önce çalışmış olanlar bu kriterden muaf olabilir gibi geldi
Fizik kimya gibi bölümlerde artık öğrenci bulma sıkıntısı çeken üniversiteler var…Lisans öğrencisini zor buluyorsun ve yüksek lisans dersi verme zorunluluğu da var anladığım kadarı ile
Yutdisinda doktora yapan ogretim uyeleri cezalandirilimis. Zaten denklik sacmaligi ile neredeyse 1 yilimiz heba oluyor. Simdi de bu. Mesaj acik: defol git, geldigin yere geri don.
saçma…
arş. gör. şu anda ve bu gelişmeyi destekliyorum. Proje katkısı ve Tez yayınlarının sayılması iyi olmuş.
Bizim fakültede arş.gör ler ders veremiyor. Benim son maddeye göre ders vermem gerekiyor. Bu nasıl olucak ?
2 yıl “öğretim elemanı” olarak üniversitede çalıştıysan sorun yok.
Araştırma görevlileri de öğretim elemanı kapsamında.
“Öğretim üyesi” dememiş.
Endişeye gerek yok 🙂
yada denilerek bir madde var sanki o madde ile ar.gör. olarak çalışanlar muaf olacak gibi görünüyor ama emin değilim
Ulusal dergide yayın zorunluluğu ve ders vermiş olma gibi başlıklar kendileri duzeltmezse mahkemeden dönerek degısır bence bu başlıklar keyfi geldi bana bazı alanlarda 1 veya 2 dergi var örneğin kapısında mı yatılacak. Dışarıdan kariyer yapanlarında tarihe gömer ülke idealist ve çalışan insanlar bir kez daha cezalandırılmış .
Tıpla alakası yok mu?
Ben yeni açılan bir üniversitede bir yandan idarecilik bir yandan da öğretmen üstelik çoğu alan dışı olmak üzere ortalama 30 saat gibi derse girerek üç yılımı doldurdum. Her ne kadar çalıştığımız yerlerin üniversite olmadığını görsek de düzelir ümidi ile sabrettik.
Zaten yabancı dil sınavları son yıllarda çok daha zorlaştırılmıştı. Bu yeni getirilen kriterlerle bizim gibi fedakâr enayilerin (!) doçentlik yolu kapatılmış görünüyor.
Artık bundan sonra bize düşen ya düzgün bir üniversiteye geçip çalışmaya devam etmek veya üniversite yönetimi ile ipleri koparıp mecburi ders yükü dışında ders almamak olacak. Ancak böylelikle akademik çalışmaya fırsat bulabiliriz.
Başta popülist hükümet, tetikçisi YÖK ve öğrenci sayısının çokluğu ile kendilerini adam sayan rektörler yüzbinlerce lise mezununu üniversite diye yüksek liselere doldurdular. Bundan sonra da aksayacak eğitim başlıca sorumluları bunlardır.
Bulunduğum fakültede hassas bir konumda olmama rağmen dönem ortası ayrılacağım ve aksayacak eğitimden herhangi bir vicdan azabı çekeceğimi düşünmüyorum. İnsanın bir yerde kendini de düşünmesi gerek.
Kirterlerdeki faaliyetleri yerine getireblirim ama yeni üniversitelerde bilimsel çalışma diye bir şey yok ve olmaz da. Bunu YÖK de ÜAK da biliyor.
Bence çok güzel olmuş. 3 yıldır doçentim ve başvurduğumda da bu kriterleri sağlıyordum. Tezden üretilen çalışmalarda puanlamaya katılmış. Eline sağlık YÖK.
doğru ise tası tarağı toplama lazım. ÜAK üyesi bir tanıdık asparagas dedi. . Bu kadar ağır şartlar böyle adaletsizlik olur mu önce girenlerle şimdi girenler arasında.
Doçentliğinverilmesine engel olmak için sınav kalkmalıdır. Doçentlik sözlü sınavı Jürinin kendini tatmin etmesinden başka bişey değildir
Yazık çok yazık, impact 0.3’te tek başına yayın yapsan 20 puan, Nature’da ilk ismin sen olduğu başlıca yazarın başkası olduğu 10 isimli yayın yapsan yaklaşık 1 puan, sonuçları çok ağır olacak, Zaten yeterli olmayan Bilimsel gelişim artık yerini gerilemeye bırakacak.
Bilimsel çalışmalarda ekip çelışmasının önemini anlayamaış akademisyenler tarafından hazırlanmı. hangi makale ve proje tek başına yapılabilir mantıksız saçma
yabancı dil puanı değişti mi?
Sanırım dil ile ilgili gelişme yok çünkü genel kriterlerde en az 65 puan alma şartı var
Arkadaşlar merhaba,
her eser için alınan atıf puanı atıf alan makaledeki yazar sayısına bölünüyor mu? Bilgisi olan var mı?
ÜAK’dan hem atıflar hem de bilimsel toplantılar için sordum. Makaleler için geçerli katsayı ve oranlar; atıflar ve bilimsel toplantılar içinde geçerli denildi. Yeniden sormakta fayda var.
lanet olsun sizin sisteminize! Yurtdışında ülkeyi temsil eden akamedisyenlerin hiçbir fonksiyonu olmayacak! Türkiye’de bilimsel gelişim tekrar rafa kaldırıldı. Bu kriterlerin zerre kadar manası yok! Bir tane bile uluslararası makale zorunlu değilken, 4 tane ulusal makale zorunlu! Tebrikler!!
Daha güzel kriterler koyulmuş. Sadece belli çalışmalar yerine akademisyenin yaptığı her çalışma değerlendirilmiş.Hazırlayanlara teşekkür ederim.
Ulusal dergide yayın zorunluluğu ve ders vermiş olma gibi başlıklar kendileri duzeltmezse mahkemeden dönerek degısır bence bu başlıklar keyfi geldi bana bazı alanlarda 1 veya 2 dergi var örneğin kapısında mı yatılacak. Dışarıdan kariyer yapanlarında tarihe gömer ülke idealist ve çalışan insanlar bir kez daha cezalandırılmış .